24 Ocak 2024 Çarşamba

Süleymaniye'ye Doğru


Fotoğrafı görünce daldım gittim…
O günlerde, o kapıdan geçtiğim anlara tanıklık eder gibi: “1980 kışında Süleymaniye’ye doğru” demişler fotoğrafın alt başlığında.
Veznecilerden sapıp, Bozdoğan Kemeri’nin altından geçip Süleymaniye’ye doğru giden daracık yol burası…
1980 yılında bir yıl çalıştığım Süleymaniye Kütüphanesi ile yatıp kalktığım Samatya’daki eve bu yoldan yürüyerek gidip gelirdim.
Fotoğrafı görünce kırk yıllık anılar ardı sıra düştü gözümün önüne…
1979 Yılında Ankara’da üniversiteyi bitirip, 22 Ekim günü Kültür Bakanlığı’nda o güzel insan Ahmet Taner Kışlalı’nın basın bürosunda çalışmaya başlamıştım.
Yirmi gün sonra Ecevit’in üçlü koalisyonu devrildi, 2. Milliyetçi Cephe hükümeti kuruldu. Birkaç haftalık devlet memurluğumda ilk sürgünü özel kalemden Tanıtma Yayınlar Dairesi’ne geçirilerek yaşadım. O gün Tanıtma Yayınlar Dairesi Başkanı olan Adnan Binyazar görevden alınmış, bizleri toplayarak ömrüm boyunca unutamayacağım veda konuşmasını yapmıştı.
120 Can’ın katledildiği Kahramanmaraş olaylarının yıldönümü olan 19 Aralık günü Bakanlıkta yemek boykotu yaptık.
Tanıtma Yayınlar Dairesi’ne Kırklarelili olduğunu duyduğum Melin Has Er adlı bir bayan getirilmişti. Bizleri o kış, kapısında “Düzelti Odası” yazan bir salona kapadılar.
Yaptıkları ilk iş, “Ulusal Kültür” dergisinin adını “Milli Kültür” olarak değiştirerek 12. sayıdan itibaren yine basmaya başlamak olmuştu.
O “Düzelti Odası”na bizi kapamışlardı ama biz hiç boş durmamıştık. Bedreddin Cömert’in ‘Croce’nin Estetiği’, Roland Barthes’in ‘Göstergebilim İlkeleri’, Ülker Köksal’ın bir çocuk kitabı olan ‘Barış Gezegeni’, Hoca Sadeddin Efendi’nin beş ciltlik ‘Tacüt Tevarih’, Selim İleri’nin hazırladığı ‘İlkgençlik Çağına Öyküler’ kitaplarının baskılarını heyecanla tamamlamıştık.
Bir gün arkadaşlardan biri elindeki ‘Milli Kültür Dergisi’nin 1979 Aralık sayısını sallayarak odaya girdi. “Bunlar ezanın ne ile başladığını bile bilmiyorlar!” diyordu. Daire Başkanı Melin Has Er derginin başyazısında, “Ezan kelime-i şahadetle başlar” yazmıştı.
Ertesi gün başta Cumhuriyet olmak üzere birkaç gazetenin birinci sayfasında bu haber çıktı.
Kısa zaman sonra ‘Düzelti Odası’ndan 3 memur sürgün edildi. Erzurum, Kars, Ardahan beklerken, şaşırtıcı şekilde Vecdet, İstanbul Fatih Kütüphanesi’ne, Şahika Kariye Müzesine ve daha ‘asaleti tasdik’ edilmeyen ben Süleymaniye Kütüphanesi’ne gönderildik.
Yeni işyerlerimize “militanlar geliyor” duyurusu yapılmış, bizden önce hedef gösterilme haberleri gitmişti.
1980 yılı içinde 12 Eylül darbesini de yaşadığım bir yılı İstanbul’da geçirmiştim.
El yazması kitapları okuyabilecek düzeyde Osmanlıca öğrendiğim Süleymaniye Kütüphanesi yaşamımda önemli değişiklikler yapmıştı.
Fotoğrafta gördüğünüz yol; Veznecilerden sapıp, Bozdoğan Kemeri’nin altından geçip Süleymaniye’ye doğru giden o daracık yol, toplu taşımı kullanmayıp onca hava kirliliğine aldırmadan aylarca yürüdüğüm yoldu. 

 

Hiç yorum yok: