15 Ekim 2012 Pazartesi


FABRİKA ÖNÜ


İleride bir gün anımsamak için lazım; oysa, o sesleri duymayalı ne çok oldu…
Fabrika önü, o kadar sessiz ve acı artık…
Ve gün geçtikçe artarcasına…
Ne günlerdi ama…
Gün geçtikçe daha da güçlenecek işçi sınıfının korkusuydu, 12 Eylül’ü getiren…
Her geçen yıl azaldı örgütlü güç; arattı öncekini…
Çoktan unutuldu o günler…
Bellekte zayıflayan zaman otuz yıla yakın…
İşten çıkarılmıştı Trakya Döküm işçileri… Yüz kişi miydi, yüz elli mi?..  
Oysa örgütlüydü onlar; toplu sözleşmeli, grev haklı ve sendikalıydılar…
İşten atılma nedeni sadece işyerinde sendika değişikliğini istemeleriydi…
Çok örneği yaşandı ama, o kadar geçmişe gitmemeli; geçtiğimiz yaz Plaş Plastik’ten atılanlar da, işyerine sendika getirme savaşımının kurbanıydılar.
Onlar da işlerinden oldular…
Onlar dün idi. Yüzlercesi, binlercesi gibi…
Oysa bu gün; işçi sınıfı adına daha çok “hak savaşımı” verileceğine, daha çok geriye gidildi.
Birçok tekstil fabrikasındaki gibi Kırklareli Şekerteks patronu aylarca işçilerin maaşlarını vermedi…
Alın teri dökerek kazandıkları ekmek paralarına el koydu.
“Vereceğim… Daha çok çalışın; çok çalışın ki, daha çok kar edeyim de sizlere de vereyim!..” dedi.
Verdi mi?
Ne sendikası vardı işçilerin, ne grev hakları…
Dolandırdı onları… Tüm parayı aldı ve kaçtı…
“Bu akşam evime yarım ekmek götürecek param yok” diye bağırıyordu işçi…
Ortaçağdan kalma köle gibiydi; sahibinin keyfine kalmıştı, karnını doyurması…
Fabrika önü o kadar sessiz ve acı artık…