“Özal’ın ölü bedeninde, dışarıdan verilmiş dört zehirin
kalıntısını bulmuşlar”.
Kökü dışarıda zehirler…
Okumuşsunuzdur, geçtiğimiz günlerde yazıldı.
Malum gazete kaynaklı bir haberdi…
Aslında Özal’ın mezarı boşuna açılmış; o zehir çeşitlerinin
hiçbiri şaşırtı değil, bilirsiniz...
…
İlki, topluma giydirdiği “serbest piyasa ekonomisi”
gömleğinden kalandır.
Seksenlerden bu yana etkisini görüyor, sürünüyoruz; o gömlek
hepimizi zehirlemedi mi?
…
Diğeri, küreselleşmeyle değiştirdiği toplumun kalıntısıdır.
Okumayan, merak etmeyen gençleri tarikatla tanıştırmasının;
insanlara bulaştırdığı terör, irtica, dış borç, enflasyon pisliğinin
kalıntısıdır…
…
Ya Özal’ın içimize zehir salan o çukurları?
Hani, otoban yapılırken orman içinden çakıl aldırdığı için
oluşan Eskitaşlı’daki çukurları…
Bay Başkan’ın, havamızı suyumuzu zehirleyecek olan; “ahha bu
çukurları çöplük yapacağım” dediği çukurları…
Üçüncü cins zehir onun kalıtı olmalı…
…
Ha, en önemlisi de Hamitabat Termik Santrali…
Zehirin aslı burada…
Satılmak istenip de bir türlü satılamayan; çıkardığı baca
gazları yüzünden Burgaz’ın zehirlendiği o Termik Santralı…
Hepimizi zehirliyor ya; Özal’ın cesedinden çıkan zehirlerin
en önemlisi de o olmalı!..
…
Sorsalardı ya!..
Boşuna açmışlar mezarı…