27 Aralık 2012 Perşembe

Sevgili Hamdi abim,


Seni sonsuzluğa uğurlayalı tam yüz gün oldu.
Özledim seni, biliyor musun?
Keşke girmeseydin o toprağın altına; hala görüşebiliyor olsaydık…
Notlarının arasında bulduğun bir bilgi, anımsayıverdiğin bir olay, Görünüm için yazdığın bir yazı veya küçük bir can sıkıntısı hemen görüşmemiz için yetiyordu.
Konuşmaya başlayınca ne senin aklına telefonu kapatmak geliyordu, ne de benim…
Yüz günün ötesinden gülümsediğini görüyorum, Hamdi abi…
Çok heyecanlıyım biliyor musun?
Şu an sana yeni öğrendiğim bir bilgiyi aktarmak için yazıyorum…
Dayanamadım senden önce Feyzullah abime anlattım telefonda; çok şaşırdı. Ama, Başaran abimin bile haberi yok daha…
Bu gün okuduğum bir kitaptan öğrendim: “Orhan Hançerlioğlu Kırklareli’de doğmuş”…
Biliyor muydun?                                                                          
Yok ya, nereden bileceksin?..
Bilsen, ilk benimle paylaşırdın…
Bak ne yazıyor kitapta: “Orhan Bali Hançerlioğlu, 19 Şevval 1334 ve 6 Ağustos 1332 (19 Ağustos 1916) tarihinde Kırkkilise’de doğdu. Babasının adı Zahid, annesinin adı ise Sahavet’tir” diyor…
Aynı kitabın sonlarındaki 1934 tarihli Askeri Ehliyetname belgesinde de ev adresi olarak: “Kırkkilise, Hacı Zekeriya Mahallesi no; 38” kaydı var…
Evet, “Köylerimizi Kalkındırma Derneği Davası” asıl yönetmeni Orhan Hançerlioğlu…
Şaşırdın değil mi?
Köy Enstitülerinin kapatılması amacıyla size o çamuru atmaları için Nazif Karaçam ile birbirlerini bulmaları rastlantı değilmiş…
“Kendisini affettirebilmek için her şeyi anlatır” mı diyorsun; “Sabahattin Ali olayını” bile mi?
Nazif Karaçam mı?
Yok be, Hamdi abi!..
O hep karanlıklarda yaşadı; hala da öyle yaşıyor.
Eminim ki, sen ışıklar içinde yatıyorsun…