19 Ekim 2012 Cuma

BALKAN SAVAŞLARI


Balkan Savaşları’nın üzerinden yüz yıl geçti…
‘Çekilen acıları ve kederli anıları’ anlatan birkaç torundan başka geride ne kaldı?
Kitaplarda birkaç satır, birkaç yüz km’lik sınır taşı…
Balkanlarda yaşayanlar mı istedi savaşmayı?
Balkanlarda bitmek bilmeyen çelişkileri savaşla, ‘etnik arındırma soykırımları’ ile çözme isteği bu günlerde bile geçerli…
“Ne yazık!.. İnsan denen hayvan zincirlerinden çözüldü mü her türlü aşırılığı beklemek gerek. Aynı yakınma Tripoli’de hem Araplar, hem de İtalyanlarca yapılmıştı. Doğrudur çünkü savaş bütün insanlık ilkelerinin tersine dönmesi demektir” diyor Gustave Cirilli, ‘Balkan Savaşı Günlüğü’ kitabında...
Sayın Mustafa Gültekin arşivinden gördüğümüz TSK haritaları bütün ansiklopedilerdeki bilgileri değiştirecek nitelikte…
Oralarda yazan “1912’nin Ekim sonu ve Kasım başı” tarihleri öne çekilmeli...
Balkan Savaşı’nın başlangıcı 5 Ekim 1912 ve Lüleburgaz Karaağaç Muharebelerinin yaşanması da 15 Ekim ve 18 Ekim arası…
Haritalarda Lüleburgaz - Karaağaç arası Osmanlı cephesini oluşturanların; “Kastamonu Tugayı”, “İzmit Tugayı”, “Bolu Tugayı” gibi Anadolu’dan devşirilen ‘Mehmetler’ olduğu yazmakta…
Gültekin arşivinden Sevgili Çınar Türkmen’in Türkçeye çevirdiği bir Bulgar gazetesi o günleri şöyle özetlemiş: “15 Ekim’de Bulgar Ordusu’nun 1. ve 3. kısımları Lüleburgaz’dan Pınarhisar’a kadar Türk Ordusu’nun önündedir. İlk saldırıya karşı Türk Askeri karşı koyar. Bulunduğu pozisyonlardan yalnızca birkaçını kaybeder ve hat boyunca karşı atağa geçer. İlk hata kadar iki tarafın da kaynakları tükenir. Günün sonunda anlaşılır ki Lüleburgaz-Pınarhisar bölgesinde Türkler ve Bulgarlar arasında asıl savaş başlayacaktır. Bu savaşı noktalayacak olan savaş…
6 Gün 6 gece Pınarhisar-Lüleburgaz hattında büyük savaş devam etti. ‘Hurra’ gece anonsuyla Bulgarlar önce siper sonra da tepe tepe ele geçirdi.
21 Ekim’de Türk savunma hattı birkaç yerden delindi. Bin kadar Türk askeri ve komutanı teslim olurken, on binlercesi silahlarını atarak geriye çekildi. Başlayan yağmur Trakya’yı çamur denizine çevirdi…”
O günlerde yaşananları Genel Kurmay Başkanlığı, çıkardığı ‘1912-1913 Balkan Harbi’nde Türk-Bulgar Harbi’ kitabının 3. Cildi şöyle anlatıyor:       
“2. Taburun gerisinde kademeli olarak 3. Tabur ilerliyordu. Bu tabur yamaçtaki hazır siperleri işgal etti ve bölükler oradan dereye doğru inmeye koyuldular; ‘Budinliler’ ve ‘Lomlular’ın taarruzları seri ve muntazam oldu. Fakat Karaağaç ve Yene derelerinin kıyılarının dikliği ve derinlikleri; Türkbey Köyü’nün dar ve dolambaçlı yolları kıtaların intizamını bozdu ve onları birbirlerine karıştırdı.”       
O günleri bir kez daha yaşamamak için gerçeği bilmek zorundayız…       
İnsanın geleceğini yitirmesi, yaşanan zamanı da anlamsızlaştırıyor; geçmişi yitirmek de bu günü…