8 Kasım 2009 Pazar



BAĞBOZUMU

Sabahın seherinde salkımların üzerindeki çiğ damlacıklarını gördünüz mü?
Parmağınızın dokunuşundaki o iz, üzüm tanesinin üzerindeki su damlacıkları…
Yaşamın gizi işte orada ve bu günler de bağbozumu günleri…
İnsanlığın kültür tarihinde “büyük salkımlı üzümlerin yetiştiği yerlerde büyük uygarlıkların oluştuğu” yazılıdır. İnsanları daha yumuşak huylu, daha sıcak, daha sevecen yapan bu uygarlıklardır. Bu günlerde unutturuldu gerçi, ama Trakya’nın geçmişinde hep üzüm vardı. Yarın da hep üzüm olmalı...
İnsanlık tarihi kadar eski olan bağcılığın ve Trakya’nın geçmişi incelendiğinde Trakya toprakları ile bağcılığın ayrılmazlığı görülür.
Bu birlikteliği, yazının bulunuşuyla yaptıklarını günümüze aktarabilen insanların yanı sıra yaptıklarını aktaramayan insanların ancak kazılarla ulaşılan izlerinden anlamaktayız.
Kutsal kitaplara tufan olayıyla geçen Nuh’un aslı Ziusudra, Mezopotamya’da bağ ve bahçecilikle uğraşan bir insandı. Mısır sülalelerinin dikili taşlarında üzüm ve şarap üretimine ait yazılar hep görülür.
Mezopotamya tabletlerinin henüz bilinmediği 19. yy. sonunda kadar uygarlığın beşiği sayılan Grek ve Roma ülkelerinde de üzüm ve şarabın yaşamdaki etkinliği bu gün bile sürmektedir.
Mitoloji kitaplarında Yunan yaratıcılığının iki tanrı gücünün birleşmesiyle doğduğu görülür. Bu tanrılar Apollon ve Dionysos’tur.
Apollon; aydın, durgun, ölçülü gücü simgeler. Apollon’un gücü doğayı görme, varlığı akılla algılama gücü ve yeteneğidir yani anlama ve kavramadır. Bu güç Şarap Tanrısı Dionysos’la tamamlanır. İnsanın doğaya coşkuyla karışması Tanrı Dionysos’la sağlanır. Doğa ve insan Dionysos’la bütünleşir.
Dionysos, doğa tanrısıdır. Topraktan fışkıran bitkileri ve bu bitkiler arasında insanı en çok etkileyenleri, yaşama yön verenleri simgeler. İlkçağ mitolojisinde doğa sırlarına ve gücüne ermek, yani tanrılaşmak insan için ulaşımı en çok özlenen bir aşamadır. Dionysos bu yolu kolayca açar. Bu yol şarap ve sarhoşluktur.
Asma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla uygarlığın buğdaydan sonraki aşaması gerçekleştirilmiştir. Tarımdan sonra insan, yapma gücüne şarap elde ederek kavuşmuştur.
Dionysos Tanrının günümüzdeki etkisini Bektaşiliğin kaynağında bulabiliriz.
Dionysos adı, Dio ve nysos diye iki kökün birleşmesinden oluşur. Dio tanrı anlamına gelmektedir. Nysa eklenince “Nysa Tanrısı” anlamındadır. Homeros, İlyada eserinde “vahşi hayvanların yatağı Nysa Dağı’ndan” söz eder ve bu dağın Trakya’da olduğunu yazar. Dionysos, doğumundan sonra tanrılar kralı Zeus’un buyruğuyla Nysa Dağı’nın perilerine emanet edilmiş ve burada yetiştirilmiştir.
Şarap Tanrısı Dionysos Trakyalıdır.
Trakya topraklarında yaşadığı bilinen ilk insanlar olan Traklar da bağcılık ve şarapcılıkta ün salmışlardı. Tarihçi Hommer kitaplarında Trakya şaraplarının ününden söz eder. “Trakya’nın Kültür ve Tarihi” adlı eserinde Dr. Arif Müfit Mansel, “Trakların genellikle şarabı susuz içtiklerini savaşa gitmezden önce bol bol şarap içmenin adeta kutsal bir görev olarak görüldüğünü” yazar.
İ. Ö. 12. Yüzyılda Trakya’dan gelip Ege Bölgesinde hüküm süren Friglerin de Trakya’da öğrendikleri peynircilik ve şarapçılıkla ünlendikleri kitaplarda yazılıdır.
Kırklareli iklim ve toprak yapısı bakımından bağcılığa çok uygundur. “Papaz Karası” üzümü kaliteli şarapların yapıldığı bir üzüm türüdür ve bu topraklarda yetişir.
Üç yüzyıl önce ilimize gelen Evliya Çelebi “Şehrin dört bir yanında kara taşlı kırmızı topraklı bağ ve bahçeler vardı ki içinde adam kaybolurdu” diye yazmıştı.
1522 Yılında Trakya, İstanbul ve Anadolu’yu gezen Hans Dernschwam anılarında “Türkler güzel üzüm bağları yetiştirirler, fakat onlardan elde edilenlerin bazılarını yemezler, şarabı açıkça içmezler” diye yazmıştı.
1891 Yılında sadece Kırklareli içinde 3661 şarap yapımcısı olduğu gerçeği bu güne kıyasla ne kadar büyük bir bağ servetinden habersiz olduğumuzu ortaya koymaktadır.
1948 Yılında Kırklareli’yi yazan A. Rıza Dursunkaya sadece Kırklareli ilinde 55.000 dönüm üzüm bağı olduğunu, dönümünde 400 bağ kütüğü bulunduğunu yazar. Bir bağ kütüğünden en az beş kilo üzüm alındığı düşünülürse yüz on bin ton üzüm yetiştirildiği ortaya çıkar. Bu sayılar elli yıl öncesinin ve sadece Kırklareli’ne aittir. Lüleburgaz, Babaeski ve Vize toprakları da düşünüldüğünde Bağcılığın geçmişteki büyüklüğü kolaylıkla görülür. Trakya topraklarında günümüz modern teknikleri uygulanarak yapılacak bağcılığın bu gün unutturulmuş ne büyük bir değer ve ekonomik kayıp olduğu görülmektedir.
Balkan Savaşları sırasında Kırklareli’yi ellerine geçiren Bulgarların yaptığı ilk iş ilin adını değiştirmek olmuştur. Bulgarlar Kırklareli’ne üzüm kenti anlamına gelen “Lozengrad” adını vermişler.
Trakya’nın birçok ilinde veya ilçesinde eski Bağlar Bayırı, Şarapane Yolu bulunduğunu çoğu kişi bilmez.
Üzüm bağları beraberinde ipek böcekçiliğini ve dutçuluğu da geliştirir. Elde edilecek ürünün ilçemizde işlenmesi ile yaratılacak iş kapasitesinin bölgemize umulmadık yararlar sağlayacağı kesindir.