11 Eylül 2008 Perşembe

İSLAMCI SÖĞÜŞLEMESİ

Bir yanda dilenci gibi görülen yoksullar; diğer yanda kurban kesince, sadaka verince yaptığı haksızlıkları unutuveren, vicdanlarını rahatlatan az sayıda varsıllar…
Valililikler ve kaymakamlıklar eliyle ulufe gibi dağıtılan kumanya ve kömür, belediyelerin iftar çadırları bir yanda; fırsatçısı, vurguncusu, hırsızı diğer yanda…
Düzen böyle…
Sadaka kültürü kasıp kavuruyor.
Ta önceden bu düzen vardı elbet, ama “milenyum” ile birlikte daha da sardı Anadolu’yu.
Dünya bilgi çağına girince bizim toplumu aldı bir “İslamcı söğüşlemesi”...
Olacaktı tabi düzen gereği.
Kapitalistin yardımı olur mu?
Doğası gereği kendine çalışmalı, düzenini kökleştirmek için güçlenmeliydi.
Öyle de oldu, oluyor…
Anımsayın.
Kombassan, Jetpa, Yimpaş…
Bir de “Aydın Doğan medyası” imajı cilalıyordu: “Anadolu Kaplanları” imiş!
Bu kez başka ama…
Bu kez işi zor bizim “söğüşçülerin”.
Deniz Feneri olayı, bu gün olmuş değil; tam sekiz yıldır gelişmekte…
Mayıs 2007’de “Atlas 1” gemisinin Harem açıklarına çekilmesi ile medya dillendirmişti, gündemin kargaşasında unutuldu gitti.
Her nedense Kombassan’a, Jetpa’ya, Yimpaş’a ses etmeyen Almanlar, “Deniz Feneri e. V.” Derneği’nin yolsuzluklarını soruşturmaya başladılar.
1992 yılında ikibin mark karşılığında taksi şoförlüğü yapan birinin gemi dahil milyonlarca euro’luk serveti nasıl kazandığını soruşturuyorlar.
Elin Almanı bahşişten, sadakadan ne anlar; anlamaya çalışıyorlar.
“İslamcı söğüşlemesi” kullanılarak dernek hesaplarına yatan 75 milyon ytl. ve kayıtsız toplanan bu miktardan fazla paranın sırrını öğrenmeye çalışıyorlar
Ve dünyanın gözü önünde bu paranın nereye gittiğini soruşturuyorlar.
Alan için bağışlanan paraların gittiği yeri örtbas etmek artık çok zor.
Bakalım paralar nerede çıkacak, değil mi?
Sanki bilmiyormuş gibi, merak da ediyoruz…