26 Kasım 2010 Cuma

BÖCEK

Çok ayaklı bir böceğin teninizde yürüdüğünü algıladığınızda ne yaparsınız?
Hani şöyle hafifçe baldırınızdan yukarıya doğru çıkan o küçük yaratığı hissettiğinizde...
Veya boynunuzdan içeriye doğru giren masum örümceğin sessiz ayak kıpırtıları...
Gömleğinizin altıncı düğmesini açtığınızda gördüğünüz akrep...
Teninizi sokmasından korkarak silkeleyip kurtulmak mı istersiniz, yoksa soluksuz öylece donup kalır mısınız?
Nereden gelmiş de, girmiş oralara?
Veya sizin ne işiniz var böyle bir yerde?
Umarsızlık, pişmanlık ve içten içe lanet okuma...
Seslenmek, çığlık atmak çözüm mü?
Çevrenizde size yardım edemeyecek, bir şey yapamayacak umarsız kişiler var.
Ve o kişilerin içi de sizin gibi, kıpır kıpır!
Birbirlerine endişeli gözlerle bakan onlarca, yüzlerce, binlerce taş kesilmiş kişi...
Toplumda tık yok.
Nasıl sardılar çevremizi, hiç koku da mı duymadık?
Böcekleri görüyor musunuz?
Kara kara, bakışları uyuşuk...
Onlarca, yüzlerce, binlerce böcek...
Kaçıp gidecek bir başka yeriniz var mı?
Şimdiye kadar neden önlem alınmadı, nasıl kurtulacağız, ilaçlanacak mı bu insanlar?
Kim yapacak?
Çok ayaklı bir böceğin derinizde yürüdüğünü algılarsanız...
“Parçalarım üzerimdekileri, çıkarırım” deyip güldürmeyin insanı...
Çıkarıp atamadığınız derileriniz!