31 Ağustos 2010 Salı

ZEHİRLİ ZEMZEM (10)

“Biz demokrasi denilen tramvaya bineriz, zamanı gelince de ineriz, inmesini biliriz”...
Bu söz Başbakan’ın, öncesinde de; “demokrasi amaç değil, bir araçtır” demişti.
Cici demokrasimiz bitene kadar kullanılıyor...
Halk oylamasına giden kararı Temmuz’un 7’sinde açıklamıştı Anayasa Mahkemesi. Bu karara varılması süreçinde yaşananlar tarihimize bir giz olarak geçti.
Anayasa Mahkemesi’nin on bir üyesi, kısmen iptal edilen iki madde dışında Anayasa Paketinin referanduma götürüleceği kararını verdi.
“Vesayet Anayasası”na karşı çıkan Başbakanımız Anayasa kararı öncesi bir hafta kendini gizlemişti.
O güne kadar “Ana Muhalefet Mahkemesi”, “CHP’nin arka bahçesi” diye yakıştırmalar yapan, “Anayasa Mahkemesi siyasi kararlar veriyor” diye eleştirenler bir anda Anayasa Mahkemesine yoğunlaşmış, fırtına öncesi bir sessizlik yaşanmıştı.
Anayasa Mahkemesi üyeleri bu süreçte kim bilir neler yaşadı?
Anayasa Mahkemesi’nin yapısında öngörülen değişikliklere karşın mahkemenin aldığı karar, belki bu süreç nedeniyle pek tartışılmadı.
Yaşadığımız gariplikler bu kadarla mı?
Aynı baskıyı yaşayan milletvekillerinin sağduyularına güvendik olmadı...
Sonra Cumhurbaşkanı bu değişiklikleri bir kez daha TBMM’ne geri gönderir dedik olmadı...
Daha sonra Anayasa Mahkemesi bu değişiklikleri iptal eder dedik o da olmadı...
Şimdi son umudumuz halkımızda...
Bu değişikliklerin “Cumhuriyet rejiminin geleceği” olduğunu anlatmamız gerek.
“Hayır”lar baskın çıkmaz ise geriye dönüşe karşı çıkmak zor.
Bundan sonrakilerin; laik Cumhuriyeti “daha İslami bir yapıya” dönüştürme, Başkanlık sistemi ile “tek adam” yönetimine geçiş, “federasyon” sisteminin kabulü gibi konularda olacağı da besbelli...
Demokrasinin araç olarak görüldüğünü unutmamak gerek.