18 Temmuz 2008 Cuma

"SAPI USA'LI KAZMA" (1)


Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi: "Manifesto
okutuluyor muydu Enstitülerde Belletiliyor muydu
Nazım'ın şiirleri Sık sık gelir miydi Hasanoğlan'a
Sabahattin Ali? Toplayıp açık hava tiyatrosuna Tonguç
size neler demişti?..."
Mehmet Başaran


Kepirtepe’nin kepir toprağını elinize alıp ufalamaya çalışmayın; kurudur, serttir ve çok zorlanırsınız. Avuçlarınızın arasında öğütür gibi ezmek istediğinizde ise zımpara gibi ellerinizi acıtır. Kepir toprağın taneleri nasıl da iri, iridir...
Nasıl da adı gibidir!...
Bundan tam altmış beş yıl önce o kepir toprak çocuk ellerle şekillenmiş, “öksüz damı” olmuştu. İmeceyle yapılan yirmi üç binadan Kepirtepe Köy Enstitülü öğretmenler çıkmıştı. Güneşte kavrulmuş kısacık boz saçların sardığı özgür, üretken kafaların içindeki çevresine yararlı olma, yardımlaşma düşünceleri tüm yurdu kısa zamanda değiştirivermişti.
Eğitilmiş, uyanmış toplumdan korkan feodalizmin işine gelmemişti bu değişim. Toplumu kapitalizme, emperyalizme hazırlamak için almışlardı ellerine kazmayı, vurmuşlardı Köy Enstitülerine...
Tam elli yıl önce kapatmışlardı Köy Enstitülerini...
Nasıl mı? Bakın, işte böyle!...
Yurdumuzun bağımlılığa atılan ilk adımı olan ve 12 Temmuz 1947’de imzalanan “Marshall Yardımı”, o günün koşullarında çoğu kişi tarafından can simidi olarak görülmüştü. “Hizmetine karşılık bizden ne toprak, ne de üs isteyen” ABD’nin kötü niyeti olabilir miydi? (2)
Ordumuzdan, kara yollarımıza kadar amerikanlaşmıştık.
Kitaplarda “Marshall Yardımı”nın Milli Eğitimimizdeki uygulamalarına yönelik veriler pek yok. Özenle gizlenmiş. Değiştirmek istedikleri her yerimize onlarca uzman gönderen ABD’nin “Milli Eğitim” gibi yaşamsal önemi olan bir konuya bulaşmaması olanaksız.
“Dönemin en güçlü Maarif Vekili sayılan Tevfik İleri’nin ilk bakanlığında (11.8.1950 – 6.4.1953), Amerikan patentli yaklaşımlar geldi. Müsteşar Reşad Tardu, yeni dönemin mimarıydı. Türkiye’ye çağırılan Florida üniversitesi Profesörü Kate Wafford ile Boston Üniversitesi’nden W. Kwaraceus ve Dickermann, 1951’de incelemeler yaptılar. Amerika’ya 25 eğitimci gönderildi. İzleyen yıllarda da 600 dolayında eğitimci ve eğitim yöneticisi inceleme gezileri için gittiler, geldiler. Bu trafik ülkeye yeni kavramlar, projeler taşımıştır. “Programlı Geliştirme”, “Araç Geliştirme”, “Beslenme Eğitimi”, “Deneme Lisesi”, “Fen Lisesi”, “Barış Gönüllüleri”, “Vakıf Bursları” bunlardandı. (3)
Atatürk’ün çizdiği yolda planlı ekonominin yol göstericiliğiyle sağlanan “görülmemiş kalkınma döneminin” büyükleri, her alandaki şaşılası gelişmemize bakıp: “Küçük Amerika olma yolundayız” demiyorlar mıydı?
Atatürk, Nutuk’ta: “Terakiperver Cumhuriyet Fıkrası’nın programı en hain dimağların mahsulüdür. Memlekette mürteciler, geri ve mutaassıp kafaların yığınak yeri bu fırka olmuştur, bu fırka da o yığınlarda bir dayanak bulmuştur...” demişti. Terakiperver Cumhuriyet Fırkası’nın başkanı Kazım Karabekir ancak Atatürk’ün ölümünden sonra siyaset sahnesine çıkmış yobazların ve yabancı sermaye taraftarlarının sözcüsü olmuştu.
Kazım Karabekir, Amerika’ya övgüler yağdırdığı sıralarda, 1946 Eylül’ünde Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gelmişti. Bu denetlemeyi Bekir Semerci kitabında şöyle anlatıyor: “O zaman T.B.M.M. Başkanıydı. Yanında Feridun Fikri Düşünsel, Şemsettin Günaltay, Denizli Milletvekili Kemal Cemal ve bunlarla çalıştıkları söylenen bazı kişiler de vardı. Enstitüyü gezdiler. Marangoz işliğinde yeni yapılan yapıların doğramaları yapılıyordu. Arabacı işliğinde enstitüyü bitirip köye gidecek öğretmenlere at arabası, demircilik işliğinde bu öğretmenlere verilecek keser, kıskaç, keski, kırklık, çivi manivelası, zımba, oluklu baskı, çekiç, havya, pergel... gibi işlik araçları yapılıyordu. Küme küme öğrenciler yeni yapılarda su ve elektrik tesisatları yapıyorlardı. Kız öğrenciler halı, bez dokuyor, okulun iç çamaşırlarını ve çarşaflarını dikiyorlardı. İnşaatlarda ve tarımda öğrenciler arı gibi çalışıyorlardı. Ders yapan sınıflar dersliklerde, kütüphanede ve laboratuvarda etkinliklerini sürdürüyorlardı.
Dönümlerle, bağ, bahçe, köylere örnek olarak yapılmış bahçeli, ahırlı ve kümesli uygulama okulu, Hasanoğlan köylüsünü parasız tedavi eden sağlık ocağı, okul öncesi çocuklarını eğiten çocuk yuvası Türk eğitim tarihinin yeni bir ürünü idi.
Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci mezunları mezuniyet tezlerini birer süslü kapak içinde kendi okullarının giriş holüne renk renk sergilemişlerdi. Eğitim başımız Hürrem Arman. ‘Bekir, Kazım Karabekir Paşa yanındaki heyetle beraber Yüksek Köy Enstitüsüne gelecekler. Çıkardığınız Köy Enstitüleri Dergisi’nden birer takım paketleyerek hediye et’ dedi. Sekiz - on paket yaptım. Yüksek Köy Enstitüsü’ne gelen konuklarımıza hoş geldiniz dedikten sonra: ‘Köy Enstitülerinin çıkardığı dergidir efendim,’ diyerek konuklara birer paket verdim. Kazım Karabekir Paşa hepimize asık bir yüzle kuşkulu kuşkulu bakıyordu. Kapı girişindeki Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin mezuniyet tezleri sergisi ona çok çekici geldi. Tezlerin kapaklarını önemseyerek okumaya başladı:
‘Halil Basutçu: Köyde Kapı ve Pencereler, Azmi Erdoğan: Eskişehir’in Beş Köyünde Alevi Müziği, Z. Kayhan: Köy Evlerinde Ocaklar. H. Orhan: Yonca, M. Top: Ödemiş Kendirciliği, Emrullah Öztürk: Tütün, Hüseyin Elmas Yazar: Toprak Türleri, Ali Özcan: Bitki Kökleri, Mehmet Başaran: Kolza Ziraati, Y. İçli: Elektro Motorlar, İ. Ertur: Akümülatörler, Mustafa Buğday. Köy İşçilerinin Çalışma ve Yardımlaşma Durumları...’
Haha ha dedi ve yanındaki bey’e; ‘Aç bakalım şu paketi’. Bey dergileri sırayla Paşa’ya uzattı. Kazım Karabekir dergi yazılarının ilginç bulduğu başlıklarını okumaya başladı: Patateslerde Kabuk Lekesi, Danaburnu, Geven, Toprak Meselesi, Aç Harmanı, Boz Eşeğimiz, Koyun Ahmet, Bitki Bitleri, Kocakarı İlaçları, Hamsi, Heybe, İreşidin Kızı, Kavlak Öküz, İki Balıkçı Reis, Tütmeyen Bacalar, Bir Çift Çarık’, dedikten sonra birden bire öfkelendi:
‘Ne maksatlı çalışma değil mi? Ne maksatlı çalışma. Çocuklar hep saptırılmış. Hani millet, hani bayrak, hani sancak? Eğer bu çalışmalar milli duygularla yaptırılsaydı çok değerli bir çalışma olurdu. Ama maksat başka’, dedi. Yanındakiler suskun puskun evet dercesine başlarını salladılar.” (4)
“Fullbright Anlaşması” ile eğitim sistemimizi incelemeye gelmiş Amerikalı uzmanların verdiği raporlar ilginçtir. Birçok benzerleri gibi Gazeteci Kenan Öner’in Köy Enstitülerini “komünist yuvası” gösterme çabaları ile yeni Bakan Şemsettin Sirer’in ortaya attığı olumsuz rapor ve yazışmalara karşın Amerikalı uzmanlar Köy Enstitülerini öve öve bitirememişlerdi. Bu durum Amerikalıların ikiyüzlülüğünden mi, yoksa bizimkilerin “McCarthy’den çok McCarthy’ci olma” uğraşlarından mıydı bilinmez!...
26 Şubat 1953’te Milli Eğitim Şürası’yla ilgili konuşurken, “Köy Enstitülerini inceleyen Amerikalı Profesörün ortaya çıkmayan raporunu hiç arayıp soran olmadı mı?”(5) diye sormuştu, Hasan Ali Yücel.
Uğur Mumcu, Köy Enstitülerini “Kansız, silahsız bir devrim!” olarak niteler ve enstitüleri karalama, kapatma çabalarını anlatır: “Çifteler Köy Enstitüsü’ndeki ‘komünistlik ihbarları’ da o günlerde yaşandı. Öğretmen Asiye Eliçin’in öğrencilere sol içerikli kitaplar salık verdiği, öğrencilerden oluşan bir ‘komünist şebeke’ kurulduğu ihbar edilmişti. İhbar edilen öğrenciler ile ilgili bir kanıt elde edilemedi. Ama devlet affetmiyordu; ihbar edilen öğrencilerden Talip Apaydın, Turan Aydoğan, Veli Demiröz, Ahmet Ertaş, Mehmet İnver yedeksubay okulundan er çıkarılıyorlardı.
Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Rauf İnan’dı. İnan, Milli Emniyet’in kara listesine girmişti.
Köy Enstitülerindeki ikinci komünistlik ihbarı Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde yaşandı. Bekir Semerci, İhsan Atıkan, Talip Apaydın, Veli Demiröz, Ali Özcan, Ali Dündar, Mehmet Toydemir, İsa Öztürk, Emrullah Öztürk, Mustafa İnal, Rıfat Ural, Hasan Ayaş, Azmi Erdoğan, Niyazi Kayhan, Mehmet Başaran, Hasan Kanat, Cesaret Toygar’ın komünist oldukları arkadaşlarınca ihbar edilmişti.
Bu öğrenciler ile birlikte iki öğretmen de ihbar edilmişti. Rezan Taşçıoğlu ve Cemal Toygar. Bu iki öğretmenin suçu ortaktı: DTCF’den hocaları olan Behice Boran ve Mediha Berkes ile görüşmek!
İhbar edilen öğrencilerin bir kısmı askerliklerini er olarak yapacaklardı, ceza buydu.” (6)
Buyruk “ikiyüzlü emperyalist ağababalarından” gelmişti besbelli... uğraşları Köy Enstitüleri’nde komünist yakalayıp mahkemeye çıkarmaktı.
Adı Köy Enstitüleriyle bütünleşmiş Mehmet Başaran, 27 ocak 1954’de çıkarılan 6234 sayılı yasayla Köy Enstitülerinin kapatılışını, yaşadıklarını “Yasaklı” adlı yapıtının yeni baskısında yaptığı eklerle bir roman gibi işliyor. (7)
Başbakan Menderes, “yol mühendisi Tevfik İleri” Milli Eğitim Bakanı...
Hasanoğlan’ı öğretmen ve öğrencileriyle birlikte omzunda kalaslar taşıyarak yapan Müdür Lütfi Engin’in ağzından anlatıyor Başaran öğretmen:
“Şimdi size anlatacağım ‘çok gizli’ bir hikayedir.. Bugünkü gibi aklımda hali. Başbakanın yanından gelmişti. Havalı havalı odasına geçti, bir kahve söyledi. Şu kapı açıktı, orada karşımda.. Kahvesini içince, telefona sarıldı. Bakın ben neler yapıyorum der gibi konuşurdu. Elimde olmayarak kulak kesilmiştim:
‘Başbakanım dedi ki,’ diyordu, ‘İyi, güzel! Artık bu Köy Enstitülerini kapatma sırası geldi. Yeni bakanlar, geçmişin tasfiyesinde daha da kararlı. Partimiz de bunu istiyor. Peki, komünistlikten mahkum olmuş kimse var mı bu Enstitülüler arasında? Böyle bir mahkumiyet önemli’. ‘Siz merak etmeyin Başbakanım’ dedim ben de.. Anlamlı anlamlı güldü.. ‘Kalk gel de ayrıntıları burada konuşalım’..” (8)
“Evet konuştular, az sonra kara gözlüklü kısa boylu biri geldi, ünlülerden biri olduğunu öğrendim sonra.. İstanbul’da bulunuyormuş. Bir saat kadar sürdü görüşmeleri. Yanlarına girdiğimde ‘Evet, diyordu Tevfik Bey, bir dernek kurulmalı köyle ilgili. Düşündüğünüz gibi Köyleri Kalkındırma Derneği olabilir bu.. Öylesine köyle dolu yetiştirilmişler ki ‘Köy’ sözünü duydular mı, oltaya koşan balığa döner bu Enstitülüler.. Akpınar-Ladik’i yakından tanımıştım. Eh, üst yanı sizin hünerinize kalır üstat.. Hem istediğiniz yardım yapılacak’.. (9)
“Köy Enstitülü öğretmenler arasında komünistlikten mahkum olmuş kimse yaratmak” için planlar kapalı kapılar ardında ivedilikle yapıldı. Nasılsa her tarakta bezi olan ve 1943-46 yılları arasında Trakya’da birçok ilçede kaymakamlık yapmış İstanbul Emniyet 3. Şube Müdürü Orhan Hançerlioğlu (10) görevlendirildi. Yukarıda yazılı olan “kara gözlüklü kısa boylu biri”, Orhan Hançerlioğlu idi. Kadri Oğuz’la birlikte “Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti”ni İstanbul’da kurdular. Cemiyetin tüzüğünü de “Köy Postası” dergisinin 1952 yılı Ocak ayı sayısında yayınladılar. “Köy Postası” uzun yıllar çıktı ve köy muhtarlıklarına gönderildi. Derginin abone bedelleri de köy sandıklarından ödenmekteydi. Derginin künyesinde de “Köy Postası Dergisi’nin kurucusu, sahibi, bütün teknik işlerini idare eden Kadri Oğuz” yazmaktaydı.
Kepirtepe Köy Enstitüsü’nden öğretmen çıkan ve Kırklareli’nin, Lüleburgaz’ın, Babaeski’nin içinde ve bağlı köylerinde görev yapan öğretmenler ayırdına varmadan planların içine çekildiler.
Kırklareli Cumhuriyet Savcılığının 16 Haziran 1953 günü yazıp 953/417 Esas numara ile Sorgu Hakimliği’ne gönderdiği “İddianame” ve 11 Aralık 1954 tarihli 953/102 Esas, 954/130 Karar No’lu Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi “Karar”ı yaşananlar belgelemektedir.
Kurgunun başrolünde olmasına karşın hep geri planda kalmış Milli Emniyet Ajanı Nazif Karaçam (Kırklareli’de inatla konuyla ilgili suskunluğunu sürdürerek “büyük Atatürkçü, büyük yazar” olarak yaşamaktadır) olayda kullanacağı Numan Beyazıt’ı bulur. Numan, Kepirtepe’den sınıf arkadaşı Cemile’ye vurgundur. Nazif’in köylüsü Cemile söz konusu olunca Numan’ın yapmayacağı iş yoktur ve Cemile’ye yedirmek için Numan’a çok para gerekir.
1952 Yılının 23 Ağustos gecesi Numan’ın müdürü olduğu Kırklareli Koruköy İlkokulu’nun lojmanında sorun çözülür. Aynı yılın ilkbaharından beri Nazif tarafından Numan Beyazıt’ın aklına sokulan konuyu yazan Köy Postası’nın 1952 Ocak ayı sayısı ortaya çıkar, “Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti”nin tüzüğü okunur. Şaşılası bir hızla o gece derneğin Kırklareli Şubesi kağıt üzerinde kurulur. Dernek adına bir derginin yayımına karar verilir ve giderlerin karşılanması için Rus Büyük Elçiliği’ne mektup yazılır. Mektubun ekine “ülkü arkadaşları” başlığı altında 42 kişilik isim listesi eklenir. Nazif daha sonra “Milli Emniyet’in direktifiyle 4 kişi ilave” ettiğini söyleyecektir. Mehmet Başaran’dan, Niyazi Akıncıoğlu’na; Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’den, Hamdi İlker’e ve daha nice değerli insanlara uzanan, onların haberleri olmadan başlarını belaya sokacak bir liste Milli Emniyet Müfettişi Kemal Cantimur’a verilmiştir.
Yapılmamış toplantılar yapılmış gibi, hiç ilgisi ve bilgisi olmayan öğretmenler kurgunun içindeymiş gibi raporlar yazılır; senaryoya gizli maksatlar, olaylar katılarak kağıt üzerinde kalan dernek şişirilir.
Gözaltılar başlar. Hiç ummadıkları bir anda evlerini arayan jandarmanın eşliğinde “hemen gelirim!” umuduyla edilen sözlerle alınıp götürülenler aylar geçtikçe yattıkları damda durumun ayırdına varırlar. Duruşmalar süresince içeride tutuklu 12 sanık ile dışarıda tutuksuz 10 sanık vardır. 8 Eylül 1956 tarihine kadar süren duruşmalar Numan Beyazıt’ın cezalandırılması ve diğer sanıkların beraatiyle sonuçlanır. Ajanlar ve aileleri üne, makama ve bol paraya kavuşur, onlara hiç hesap sorulmaz!...
Kırklareli’de kurgulanan bu oyunla Başbakan Menderes’in “Köy Enstitüsü içinden komünist yaratma” isteği düzmece bir şekilde gerçekleşir. 27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan 6234 sayılı yasayla Köy Enstitüleri gönüllere gömülür.
Sapı U.S.A.’lı kazma kepir toprağına hala inip kalkmaktadır.

Hüseyin Kenan GÖREN



Yararlanılan Kaynaklar:
1 – Mehmet Başaran – Özgürleşme Eylemi: Köy Enstitüleri. Çağdaş Yayınları – Nisan 1990
2 – Nadir Nadi, 15 Temmuz 1947 Cumhuriyet Gazetesi
3 – Necdet Sakaoğlu – Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi, Cep Üniversitesi. İletişim Yayınları – Nisan 1992 s.112
4 – Bekir Semerci – Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri. Özgür Yayın Dağıtım – 1989 s. 279
5 – Hasan Ali Yücel – Köy Enstitüleri ve Köy Eğitimi ile İlgili Yazıları ve Konuşmaları. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları – Ankara 1997 s. 273
6 – Uğur Mumcu – 40’ların Cadı Kazanı. um:ag Vakfı Yayınları – Mayıs 1990 s. 114
7 – Mehmet Başaran – Yasaklı... Acının ve Sevginin Yurttaşı. Cumhuriyet Kitapları – Temmuz 2003
8 – Age. s. 105
9 – Age. s. 106
10 – Ana Britannica c. 10. s. 358

Mahkeme belgelerinden meraklısına Not: Cemile Göktaş “memleketi için” 999 numaralı Emniyet Ajanı yapılmıştır. 1000 Numaralı Emniyet Ajanı ve Cemile’nin köylüsü Nazif Karaçam’ın Milli Emniyete verdiği 6. rapordan söz ederken “Bu raporda bir gece otelde kalan Numan’la Cemile’nin bir arada iyi ve kötü insanların listesini hazırlamış olduğunu Numan’dan işittiğini ancak Cemile ile konuşulanları anlamak mümkün olmadığını beyan etmektedir” diye yazılıdır.

Hiç yorum yok: