“SAPI
U.S.A.’LI KAZMA” (1)
“Çiçek ne güzel, yarin saçında”,
gibi dizeler okunuyordu, şiir diye...
Edirne’den “Ozan Ağacı Şiir Dergisi” çevresinden şairler de sahnedeki
uzun masanın ardında sıkılmışlardı besbelli. Birkaç çağrılı, birkaç şiir
tutkunu dinleyici güzel salonun havasına kapılmış söylenen şiirleri istekle
dinliyorlardı. Salonun dolu görünmesi için zorla getirilmiş öğrenciler de
sulandırabilecekleri hiçbir olayı kaçırmadan kıkırdayarak şairleri
izliyorlardı.
Kırklareli’li bir ozan, şiirini
söyledikten sonra:
“Sizlere büyük insan, büyük yurtsever, büyük Atatürkçü Nazif Karaçam’dan
selam getirdim...” deyince başımdan aşağı kaynar sular boşaldı. İzlence sonunda
dayanamayıp o şairin yanına yanaşarak:
“Köy Enstitülerinin kapatılmasında önemli rol oynayan bir Milli Emniyet
Ajanı’nın nasıl büyük yurtsever, büyük Atatürkçü olabileceğini ? ” sordum.
Beklemiyordu böyle bir tepki. Sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak, “Nazif
Karaçam Eğitim Bakanı mıydı, yoksa Milletvekili miydi? Nasıl kapattı ki Köy
Enstitülerini ? ” diye yanıtladı.
Belliydi, okumamıştı Mehmet Başaran’ın yazdıklarını; “Devrimci Eğitim
Köy Enstitüleri”ni, “Yasaklı”sını...
Aramızdaki tartışma sürdü gitti...
Yurdumuzun bağımlılığa atılan ilk adımı olan ve 12 Temmuz 1947’de
imzalanan “Marshall Yardımı”, o günün koşullarında çoğu kişi tarafından can
simidi olarak görülmüştü. “Hizmetine karşılık bizden ne toprak, ne de üs
isteyen” ABD’nin kötü niyeti olabilir miydi? (2)
Ordumuzdan, kara yollarımıza kadar amerikanlaşmıştık.
Kitaplarda “Marshall Yardımı”nın Milli Eğitimimizdeki uygulamalarına
yönelik veriler pek yok. Özenle gizlenmiş. Değiştirmek istedikleri her yerimize
onlarca uzman gönderen ABD’nin “Milli Eğitim” gibi yaşamsal önemi olan bir
konuya bulaşmaması olanaksız.
“Dönemin en güçlü Maarif Vekili sayılan Tevfik İleri’nin ilk
bakanlığında (11.8.1950 – 6.4.1953), Amerikan patentli yaklaşımlar geldi.
Müsteşar Reşad Tardu, yeni dönemin mimarıydı. Türkiye’ye çağırılan Florida
üniversitesi Profesörü Kate Wafford ile Boston Üniversitesi’nden W. Kwaraceus
ve Dickermann, 1951’de incelemeler yaptılar. Amerika’ya 25 eğitimci gönderildi.
İzleyen yıllarda da 600 dolayında eğitimci ve eğitim yöneticisi inceleme
gezileri için gittiler, geldiler. Bu trafik ülkeye yeni kavramlar, projeler
taşımıştır. “Programlı Geliştirme”, “Araç Geliştirme”, “Beslenme Eğitimi”,
“Deneme Lisesi”, “Fen Lisesi”, “Barış Gönüllüleri”, “Vakıf Bursları” bunlardandı.
(3)
Atatürk’ün çizdiği yolda planlı ekonominin yol göstericiliğiyle sağlanan
“görülmemiş kalkınma döneminin” büyükleri, her alandaki şaşılası gelişmemize
bakıp: “Küçük Amerika olma yolundayız” demiyorlar mıydı?
Cumhuriyetle birlikte yoksulluk içinde ve cahil olan “milletin efendisi”
köylüyü, içinde bulunduğu karanlıktan kurtarmak, eğitmek için Köy Enstitüleri
kurulmuştu. Köylünün ekonomik ve sosyal kalkınması kırsal kesimde egemen olan
feodal düzen ve temsilcileri tarafından istenmedi. Köy Enstitülerini karalama,
kapatma çabaları yoğunlaştı.
Atatürk, Nutuk’ta: “Terakiperver Cumhuriyet Fıkrası’nın programı en hain
dimağların mahsulüdür. Memlekette mürteciler, geri ve mutaassıp kafaların
yığınak yeri bu fırka olmuştur, bu fırka da o yığınlarda bir dayanak
bulmuştur...” demişti. Terakiperver Cumhuriyet Fırkası’nın başkanı Kazım
Karabekir ancak Atatürk’ün ölümünden sonra siyaset sahnesine çıkmış yobazların
ve yabancı sermaye taraftarlarının sözcüsü olmuştu.
Kazım
Karabekir, Amerika’ya övgüler yağdırdığı sıralarda, 1946 Eylül’ünde Ankara
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gelmişti. Bu denetlemeyi Bekir Semerci kitabında
şöyle anlatıyor: “O zaman T.B.M.M.
Başkanıydı. Yanında Feridun Fikri Düşünsel, Şemsettin Günaltay, Denizli
Milletvekili Kemal Cemal ve bunlarla çalıştıkları söylenen bazı kişiler de
vardı. Enstitüyü gezdiler. Marangoz işliğinde yeni yapılan yapıların
doğramaları yapılıyordu. Arabacı işliğinde enstitüyü bitirip köye gidecek
öğretmenlere at arabası, demircilik işliğinde bu öğretmenlere verilecek keser,
kıskaç, keski, kırklık, çivi manivelası, zımba, oluklu baskı, çekiç, havya,
pergel... gibi işlik araçları yapılıyordu. Küme küme öğrenciler yeni yapılarda
su ve elektrik tesisatları yapıyorlardı. Kız öğrenciler halı, bez dokuyor,
okulun iç çamaşırlarını ve çarşaflarını dikiyorlardı. İnşaatlarda ve tarımda
öğrenciler arı gibi çalışıyorlardı. Ders yapan sınıflar dersliklerde,
kütüphanede ve laboratuvarda etkinliklerini sürdürüyorlardı.
Dönümlerle, bağ, bahçe, köylere örnek olarak yapılmış bahçeli, ahırlı ve
kümesli uygulama okulu, Hasanoğlan köylüsünü parasız tedavi eden sağlık ocağı,
okul öncesi çocuklarını eğiten çocuk yuvası Türk eğitim tarihinin yeni bir
ürünü idi.
Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci mezunları mezuniyet tezlerini
birer süslü kapak içinde kendi okullarının giriş holüne renk renk
sergilemişlerdi. Eğitim başımız Hürrem Arman. ‘Bekir, Kazım Karabekir Paşa
yanındaki heyetle beraber Yüksek Köy Enstitüsüne gelecekler. Çıkardığınız Köy
Enstitüleri Dergisi’nden birer takım paketleyerek hediye et’ dedi. Sekiz - on
paket yaptım. Yüksek Köy Enstitüsü’ne gelen konuklarımıza hoş geldiniz dedikten
sonra: ‘Köy Enstitülerinin çıkardığı dergidir efendim,’ diyerek konuklara birer
paket verdim. Kazım Karabekir Paşa hepimize asık bir yüzle kuşkulu kuşkulu
bakıyordu. Kapı girişindeki Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin mezuniyet
tezleri sergisi ona çok çekici geldi. Tezlerin kapaklarını önemseyerek okumaya
başladı:
‘Halil Basutçu: Köyde Kapı ve Pencereler, Azmi Erdoğan: Eskişehir’in Beş
Köyünde Alevi Müziği, Z. Kayhan: Köy Evlerinde Ocaklar. H. Orhan: Yonca, M.
Top: Ödemiş Kendirciliği, Emrullah Öztürk: Tütün, Hüseyin Elmas Yazar: Toprak
Türleri, Ali Özcan: Bitki Kökleri, Mehmet Başaran: Kolza Ziraati, Y. İçli:
Elektro Motorlar, İ. Ertur: Akümülatörler, Mustafa Buğday. Köy İşçilerinin
Çalışma ve Yardımlaşma Durumları...’
Haha ha dedi ve yanındaki bey’e; ‘Aç bakalım şu paketi’. Bey dergileri
sırayla Paşa’ya uzattı. Kazım Karabekir dergi yazılarının ilginç bulduğu
başlıklarını okumaya başladı: Patateslerde Kabuk Lekesi, Danaburnu, Geven,
Toprak Meselesi, Aç Harmanı, Boz Eşeğimiz, Koyun Ahmet, Bitki Bitleri, Kocakarı
İlaçları, Hamsi, Heybe, İreşidin Kızı, Kavlak Öküz, İki Balıkçı Reis, Tütmeyen
Bacalar, Bir Çift Çarık’, dedikten sonra birden bire öfkelendi:
‘Ne maksatlı çalışma değil mi? Ne maksatlı çalışma. Çocuklar hep
saptırılmış. Hani millet, hani bayrak, hani sancak? Eğer bu çalışmalar milli
duygularla yaptırılsaydı çok değerli bir çalışma olurdu. Ama maksat başka’,
dedi. Yanındakiler suskun puskun evet dercesine başlarını salladılar.” (4)
“Fullbright Anlaşması” ile eğitim sistemimizi incelemeye gelmiş
Amerikalı uzmanların verdiği raporlar ilginçtir. Birçok benzerleri gibi
Gazeteci Kenan Öner’in Köy Enstitülerini “komünist yuvası” gösterme çabaları
ile yeni Bakan Şemsettin Sirer’in ortaya attığı olumsuz rapor ve yazışmalara
karşın Amerikalı uzmanlar Köy Enstitülerini öve öve bitirememişlerdi. Bu durum
Amerikalıların ikiyüzlülüğünden mi, yoksa bizimkilerin “McCarthy’den çok
McCarthy’ci olma” uğraşlarından mıydı bilinmez!...
26
Şubat 1953’te Milli Eğitim Şürası’yla ilgili konuşurken, “Köy Enstitülerini
inceleyen Amerikalı Profesörün ortaya çıkmayan raporunu hiç arayıp soran olmadı
mı?”(5) diye sormuştu, Hasan Ali Yücel.
Uğur Mumcu, Köy Enstitülerini “Kansız, silahsız bir devrim!” olarak
niteler ve enstitüleri karalama, kapatma çabalarını anlatır: “Çifteler Köy
Enstitüsü’ndeki ‘komünistlik ihbarları’ da o günlerde yaşandı. Öğretmen Asiye
Eliçin’in öğrencilere sol içerikli kitaplar salık verdiği, öğrencilerden oluşan
bir ‘komünist şebeke’ kurulduğu ihbar edilmişti. İhbar edilen öğrenciler ile
ilgili bir kanıt elde edilemedi. Ama devlet affetmiyordu; ihbar edilen
öğrencilerden Talip Apaydın, Turan Aydoğan, Veli Demiröz, Ahmet Ertaş, Mehmet
İnver yedeksubay okulundan er çıkarılıyorlardı.
Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Rauf İnan’dı. İnan, Milli Emniyet’in kara
listesine girmişti.
Köy Enstitülerindeki ikinci komünistlik
ihbarı Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde yaşandı. Bekir Semerci, İhsan
Atıkan, Talip Apaydın, Veli Demiröz, Ali Özcan, Ali Dündar, Mehmet Toydemir,
İsa Öztürk, Emrullah Öztürk, Mustafa İnal, Rıfat Ural, Hasan Ayaş, Azmi
Erdoğan, Niyazi Kayhan, Mehmet Başaran, Hasan Kanat, Cesaret Toygar’ın komünist
oldukları arkadaşlarınca ihbar edilmişti.
Bu
öğrenciler ile birlikte iki öğretmen de ihbar edilmişti. Rezan Taşçıoğlu ve
Cemal Toygar. Bu iki öğretmenin suçu ortaktı: DTCF’den hocaları olan Behice
Boran ve Mediha Berkes ile görüşmek!
İhbar edilen öğrencilerin bir kısmı askerliklerini er olarak
yapacaklardı, ceza buydu.” (6)
Buyruk “ikiyüzlü emperyalist ağababalarından” gelmişti besbelli...
uğraşları Köy Enstitüleri’nde komünist yakalayıp mahkemeye çıkarmaktı.
Adı Köy Enstitüleriyle bütünleşmiş Mehmet Başaran, 27 ocak 1954’de
çıkarılan 6234 sayılı yasayla Köy Enstitülerinin kapatılışını, yaşadıklarını
“Yasaklı” adlı yapıtının yeni baskısında yaptığı eklerle bir roman gibi
işliyor. (7)
Başbakan Menderes, “yol mühendisi Tevfik İleri” Milli Eğitim Bakanı...
Hasanoğlan’ı öğretmen ve öğrencileriyle birlikte omzunda kalaslar
taşıyarak yapan Müdür Lütfi Engin’in ağzından anlatıyor Başaran öğretmen:
“Şimdi size anlatacağım ‘çok gizli’ bir hikayedir.. Bugünkü gibi aklımda
hali. Başbakanın yanından gelmişti. Havalı havalı odasına geçti, bir kahve
söyledi. Şu kapı açıktı, orada karşımda.. Kahvesini içince, telefona sarıldı.
Bakın ben neler yapıyorum der gibi konuşurdu. Elimde olmayarak kulak
kesilmiştim:
‘Başbakanım dedi ki,’ diyordu, ‘İyi, güzel! Artık bu Köy Enstitülerini
kapatma sırası geldi. Yeni bakanlar, geçmişin tasfiyesinde daha da kararlı.
Partimiz de bunu istiyor. Peki, komünistlikten mahkum olmuş kimse var mı bu
Enstitülüler arasında? Böyle bir mahkumiyet önemli’. ‘Siz merak etmeyin
Başbakanım’ dedim ben de.. Anlamlı anlamlı güldü.. ‘Kalk gel de ayrıntıları
burada konuşalım’..” (8)
“Evet konuştular, az sonra kara gözlüklü
kısa boylu biri geldi, ünlülerden biri olduğunu öğrendim sonra.. İstanbul’da
bulunuyormuş. Bir saat kadar sürdü görüşmeleri. Yanlarına girdiğimde ‘Evet,
diyordu Tevfik Bey, bir dernek kurulmalı köyle ilgili. Düşündüğünüz gibi
Köyleri Kalkındırma Derneği olabilir bu.. Öylesine köyle dolu yetiştirilmişler
ki ‘Köy’ sözünü duydular mı, oltaya koşan balığa döner bu Enstitülüler..
Akpınar-Ladik’i yakından tanımıştım. Eh, üst yanı sizin hünerinize kalır
üstat.. Hem istediğiniz yardım yapılacak’.. (9)
“Köy Enstitülü öğretmenler arasında komünistlikten mahkum olmuş kimse
yaratmak” için planlar kapalı kapılar ardında ivedilikle yapıldı. Nasılsa her
tarakta bezi olan ve 1943-46 yılları arasında Trakya’da birçok ilçede
kaymakamlık yapmış İstanbul Emniyet 3. Şube Müdürü Orhan Hançerlioğlu (10)
görevlendirildi. Yukarıda yazılı olan “kara gözlüklü kısa boylu biri”, Orhan
Hançerlioğlu idi. Kadri Oğuz’la birlikte “Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti”ni
İstanbul’da kurdular. Cemiyetin tüzüğünü de “Köy Postası” dergisinin 1952 yılı
Ocak ayı sayısında yayınladılar. “Köy Postası” uzun yıllar çıktı ve köy
muhtarlıklarına gönderildi. Derginin abone bedelleri de köy sandıklarından
ödenmekteydi. Derginin künyesinde de “Köy Postası Dergisi’nin kurucusu, sahibi,
bütün teknik işlerini idare eden Kadri Oğuz” yazmaktaydı.
Kepirtepe Köy Enstitüsü’nden öğretmen çıkan ve Kırklareli’nin,
Lüleburgaz’ın, Babaeski’nin içinde ve bağlı köylerinde görev yapan bizler
ayırdına varmadan planların içine çekildik. Yayınlatılamamış anılarımı
özetleyerek ve dava dosyalarından yararlanarak yaşadıklarımı aktarıyorum:
“Kırklareli Koruköy’ü başöğretmeni Numan Beyazıt, Kadir Oğuz’a mektup
yazarak ‘cemiyetin bir şubesini Kırklareli’nde açmak istediğini’ bildirmiş.
Numan, 1952 Yılının yaz aylarına kadar karşılaştığı her arkadaşını cemiyete üye
yapmak istemesine karşın 1000 numaralı Milli Emniyet Ajanı Nazif Karaçam’dan
başka ilgilenen olmamış. Numan; Vefik Sözen,
Kamil Varlık, Feyzullah Aktan, Hasan Özkan, Ali Abbas Bartan ve ben
Hamdi İlker’in haberlerimiz olmadan adlarımızı yazarak oluşturduğu kurucular
kurulu listesini ve başvuru dilekçesini sadece kendi imzasıyla 1952 Temmuzunda Kırklareli Valiliği’ne
vermiş. Başvuruda Vefik Sözen adını gören Nazif Karaçam Köy Enstitüsü çıkışlı
olmadığı nedeniyle o adı çıkarmış kendi adını yazmış, çünkü ona göre
kurucuların tümü Köy Enstitülü olmalıdır.
Derneğin kuruluşu Maiyet Memuru’na verilmiş basit bir dilekçe olarak
kalmıştı.
Numan
ve Nazif başbaşa kalıp planlar kurarlar. ‘Derneğin etkin olabilmesi için bir
dergi çıkarmayı, bu derginin çıkması için de çok para gerektiğini’ konuşurlar.
‘R.... B.... E....’ başlığıyla yazdıkları bir mektupla Rusya Büyük
Elçiliği’nden para istemeyi düşünürler. Mektuba, olanlardan habersiz 46 kişilik
‘Ülkü Arkadaşları’ listesini de eklemeyi unutmazlar. Numan Başkan, Nazif ise
katip olarak mektubu imzalarlar. Nazif daha sonra Milli Emniyetin buyruğuyla
listeye dört kişiyi daha ekler.
1000 No’lu Milli Emniyet Ajanı Nazif Karaçam, ‘mektubu ben postalarım’
diyerek alır ve Kırklareli Milli Emniyet Müfettişi Kemal Cantimur’a teslim
eder. Tarih 1952 yılı Ağustos ayının son günleridir.”
Bir Perşembe günüydü, 26 Mart 1953. Sabah güneş henüz doğmuştu.
Babaeski’nin Ağayeri köyü ilkokulu lojmanı kapı kırılırcasına çalınmıştı.
Çanakkale Yenice’de bir hafta önce olan depremde zarar görenler için yardım
toplama nedeniyle gece eve geç gelmiştim. Eşim Ayşe öğretmen bana kahvaltı
hazırlamaktaydı. Yüreğindeki kaygıyı bastırmaya çalışarak kapının saygısızca
çalınışına kızdı, söylendi. Kapıyı açar açmaz içeriye dalan tüfekli jandarmalar
ve sivil giysili adamlar kaygılarını haklı çıkarmıştı. Şaşkınlıkla yataktan
kalkıp toparlandım. Evimizin içinde her yer arandı. 1940’lı, 1950’li yıllara
ait tüm mektup, not, kitap, gazete ve dergiler bir kenara ayrıldı. Konulacak
torba bulunamayınca yıllardır eşimle baş koyduğumuz yastık kılıflarına
dolduruldu bu ayrılanlar. Doldurulup götürüldü. Ben de götürüldüm, ellerim kelepçeli,
gözlerim bağlı...
Anlamsız sorularla dolu sorgular yaşadım, gün geçtikçe zayıfladı
beklentilerim ve ilk kez tanıdım “mapus damı”nı...
Yaşananları T. C. Kırklareli Ağırceza Mahkemesi Kararından özellikle de
1000 Numaralı Milli Emniyet Ajanı Nazif Karaçam’ın, 1002 No’lu Ajan Kamil
Varlık’ın, 999 No’lu Ajan Cemile Göktaş’ın sözlerinden aktarmak daha doğru
olur. (Belge numaraları ise şöyle: C. Sav.
953/417. Esas No: 953/102. Karar No: 954/130. Karar Tarihi: 11.12.1954)
“...........
Bu
hadiseler içinde Emniyet ajanı olarak bulunan ve muhtelif raporlar veren:
Şahit Nazif Karaçam’ın Her Derecedeki İfadesinde Hülasatan:
Mustafa İlhan’la konuştuğumuz sırada bu günkü hükümetin icraatını tasvip
etmiyor. Bu partinin iktisadi sistemi liberaldir. Halbuki memleketin gerçekleri
devletçiliği gerektirir. Bu itibarla Halk Partisinin devletçiliği memlekete
yarar diyor. Bu arada memleketteki inkılaplar korunmuyor. Cehalet alıp yürüdü,
ilk eğitim davası geriletildi. Köy Enstitüleri davalarına ehemmiyet verilmiyor,
gençlik himaye edilmiyor. Fikir ve sanat işleri devlet himayesi altında
gelişebilir diyor ve misalleri Rusya’dan veriyordu. Ezcümle Rus gençliği çok
iyi yetişiyor. Çünkü orada devletçilik, fikir ve sanat adamlarının gençliği
yetiştirebilecek evsafta olduğunu söylemekte ve sosyalizm dünyayı
kurtaracaktır. Marks ve Leninin bu husustaki iktisadi ve siyasi görüşlerinden
bahsediyordu.
Ayrıca Kore’ye asker gönderenlerin bir gün hesap vereceklerini,
askerlerin oraya gitmek istemediklerini, zorla gönderildiğini, bunların bir gün
sehpaya çekileceklerini söylüyordu. Bu arada Zeynel İlhan ve Niyazi’nin
(Akıncıoğlu) çıkarmak istedikleri YAYLA gazetesi üzerinde konuşurken bu
gazetenin büyük bir ihtiyacı karşılayacağını söylemekti idi. Gazete hakkında
Mustafa İlhan’dan aldığım malümata göre bu gazete 1. sahifesinde: bir aktüel
meseleleri ele alacak, 2 nci sahifesi siyasi, içtimai, sosyal, iktisadi
meseleler ele alacak. Fikir ve sanat mevzularına hasredilecek, 3 üncü sahifede
yine bu mevzua hasredilecek. 4 üncü sahifesi hükümetten alınacak resmi ilanlara
tahsis edilecek. 5 inci ve 6 ncı sahifelerine halkın geriliğinden, sosyal
adaletsizlikten, köylülerin geriliğinden, iktisadi gerilikten bahsedilecektir.
Bunları yazmakla muhitte ve memlekette iktisadi bir karamsarlık yaratmak,
sefaletin büyüklüğünü telkin etmek ve sosyalizmin bu işi halledebileceğini
telkin etmek gayelerini güdeceklerini söylemekte idi. Gazetenin yazı işlerini
Zeynel İlhan idare edecek. Müdürlüğünü de Niyazi alacak, Mustafa İlhan ise
gazeteye yazı vereceğini söylemekte idi, demektedir.
Nazif’in İfadesine Göre Numan ve Arkadaşlarının Çalışmaları:
Şahit Nazif ifadesinin devamında 1952 yılı ağustos ayı iptidasında
Kırklarelinde Köylüyü Kalkındırma Cemiyetinin nizamnamesini arkadaşlarımın
elinde gördüm. Böyle bir şube açılacağını söylediler.
Bir gün Mustafa İlhan’ın makamında konuşurken Numan geldi. Numan
Mustafa’ya hitaben:
Köylüyü Kalkındırma derneğinin bir şubesini Kırklarelinde açmak için
Valiliğe müracaat ettik dedi. Formalite yanlışlığı varmış, bu yanlışlığın neden
ileri geldiğini Mustafadan öğrenmek istedim. Mustafa İlhan cemiyetler kanununu
buldu, tetkik ettik. 2 ci bir dilekçe ile müracaat etmesini Numan’a söyledi.
Numan’la daireden çıkıp parka gittik. Milli Emniyetten aldığım emir üzerine
Numan ve Niyazi’yi takip ediyordum. Numan’la parkta dernek üzerinde görüştük.
1952 Yılı Şubat ayında müracaat ettiklerini ve müteşebbis heyete Milli Eğitim
Memuru Vefik Sözen, Ali Abbas Bartan, Numan Beyazıt, Hasan Özkan, Feyzullah
Aktan, Hamdi İlker dahil olduğunu ve bu mevzuda Lüleburgaz’da sık sık
toplantılar yaptığını söyledi. Ben de bu heyete girmeyi istedim. Vefik Sözen’i
çıkarıp beni alacak idiler. Birkaç gün sonra Numan’la çarşıda görüştüm.
Formalite hatası yüzünden dilekçenin kabul edilmediğini ve ikinci bir defa
hazırladığı dilekçeyi Vilayete vereceğini söyledi. Birlikte Vilayette Mustafa
İlhan’a gittik. Dilekçe henüz yazılmamış idi. Numan Mustafa İlhan’dan bir
dilekçe yazılmasını istedi. Mustafa dilekçeyi yazdı. Vali yoktu, dilekçe
Mustafada kaldı. Vali gelince verecekti biz ayrıldık. Aynı gün Numanla parkta
buluştuk. Derneğin bir gazete çıkarması gerektiğini ve paraya ihtiyaç olduğunu,
aramızda da konuştuk. Bundan sonra Numan biz para meselesini arkadaşlarla
görüştük. Bir hazine ve kaynak arıyoruz. Bu paranın temini için üç şık vardır.
1-
Memleket dışına kaçmış olan Fahri Erdinç ve arkadaşları, onlar vasıtasıyla para
temin etmek.
2- Bulgar
Konsolosluğundan para temin etmek.
3- Rus
Elçiliğinden para temin etmek.
Bundan sonra Abbas’ı bulup aynı şartlar altında Numan’la çalışacağımı
söyledim. Ve Koruköyüne gidip buluşacağımızı söyledim. Abbas kabul etti. Ertesi
günü Abbasla gidecektik gelmedi, ben yalnız gittim. Koruköyde Numan’a misafir
oldum, bu mevzuda konuştuk. Numan: Mektubu hazırladım, mali yardımı Rus
Büyükelçiliğinden temin edeceğiz. İtimat telkin edebilmek ve bu ilde bir
teşkilat mahsulü olduğunu ifade etmek üzere bir de liste hazırladım, dedi bana
gösterdi. Mektuba bağlı 42 kişilik bir liste vardı. Bende Milli Emniyetin
direktifi ile bu listeye 4 kişi ilave ettim.
Ertesi gün Numandan ayrılırken Numan’a hitaben: Benim birçok
tanıdıklarım var, onlar vasıtasıyla bu mektubu Rus Büyükelçiliğine tevdi
ettirebilirim. Ben mektubu alayım dedim ve aldım. Rus Büyükelçiliğine tevdi
edeceğime dair kendisine söz verdim. Liste ve mektubu alarak Kırklareline
geldim. Milli Emniyet Müfettişi Kemal Cantimura liste ve mektubu verdim.
Bu
mektup ve listeden arkadaşların haberi olup olmadığını anlamak için Emniyet
bana direktif verdi. Ertesi gün Burgaz’a gittim. Matbaada Feyzullah’ı (Aktan)
buldum, görüştüm, konuştuk. Mektuptan bahsetmedim. Yalnız üç şıktan bir tanesi sizin
çıkaracağınız gazete için arkadaşlarca kabul edildi. Siz ne dersiniz dedim.
Feyzullah cevaben: Biz bu mevzuda arkadaşlarımızla görüştük neticeye intizar ediyoruz. Para bulursak Bizim Sesimiz
dergisini çıkaracağız dedi.
Dışarıya çıktım, Hasan Özkanla görüştüm. Hasan da: biz bu mevzuda
görüştük. Ben zaten sosyalistim. Artık bizim bu istismarımıza bir son vermek
zamanı geldi, dedi.
Koruköyünden ayrıldıktan üç gün sonra mektup ve listenin Rus Elçiliğine
ulaştırılması hususunda Milli Emniyet Müfettişi ile İstanbul’a gittim. Milli
Emniyet Teşkilatında mektubun imzalanmasını söylediler. Bende mektubu orada
imza ettim. Bundan sonra Kırklareline geldim. Numandan bir mektup aldım. 2
Kasımda bir toplantı yapılacağı ve ayrıca Bizim Sesimiz dergisi çıkarılacağı ve
bir beyanname neşredileceği ve beyannameye ilişik olarakta dergiye yazı
yazacaklar için 7 maddelik bir ihtarname gönderildiği bildirilmekte idi.
Nazif Karaçam’ın İfadesine Göre Kırklar Palas Toplantısı:
Kırklar Palas toplantısından evvel Babaeskide bir toplantı yapılacaktı.
Arkadaşlar gelmedi. Numan’la beraber gidip döndük. Bir gün sonra Feyzullah,
Abbas, Hasan Özkan Lüleburgaz’dan geldi. Kırklar Palas’ta Numan’ı bulmuşlar.
Mektup muhteviyatı üzerine görüşmüşler. Mektubun daha iyi hazırlanması için
karar vermişler. Mektubu benden almak için sabahleyin geldiler. Kırklar Palas’a
gittik. Orada mektubun daha iyi hazırlanmasını ve yazılması işini Abbas’a
havale ettik dediler. Mektubu Numan’a verdim. Numan da Abbas’a verdi. Bundan
sonra çıktık, trene binerek vazifelerimize gidiyorduk. Ali Abbas Kavaklı
İstasyonunda indi. İnerken mektubu elinde gördüm. Numan’da mektubu Abbasa
verdim demiş idi.
Nazif’in İfadesine Göre Lüleburgaz Toplantısı:
Numan, Feyzullah, Hasan ve Abbas ile 8 Eylül 1952’de Lüleburgaz’da bir
toplantı yapılmasını kararlaştırmıştık. O tarihte Lüleburgaz’a gidip Özdilek
matbaasının üzerinde bir odada toplandık. Bu toplantıda Köylüyü Kalkındırma
derneğinin beyannamesinin, aidat makbuzlarının, derneğe üye kayıt edileceklerin
giriş beyannamelerinin basılması, karar defterlerinin alınması kararlaştırıldı.
Bu toplantıda Bizim Sesimiz dergisini çıkarmayı Feyzullah üzerine aldı.
Bizim Sesimiz Dergisinin Çıkarılması:
Bu dergi Köylerimizi Kalkındırma Derneği
altında çıkarılacak ve muhtaviyatını teşkil edecek yazılarda Burgaz’da 7 madde
halinde görüşülmüş olduğundan yazılacak yazılar bu prensipler dairesinde olması
icabediyordu. Yazı işleri Feyzullah tarafından idare edilecekti. 3-4 Sayı
çıktı.
Nazif’in İfadesine Göre Ahmet Mithat Okulu Toplantısı:
2
Kasım 1952 tarihinde Ahmet Mithat okulunda toplanmak için Kırklareline geldim.
O gün hava yağmurlu idi. Müteşebbis heyetten kimse gelmediği için toplantı
yapılamadı. Numan’la Kırklar Palas oteline gittik. Orada arkadaşlar
gelmişçesine Numan Beyazıt yeni bir idare heyeti hazırladı. Buna bir de liste
ekledi. Bu listede idare heyetini teşkil eden azalar Ali Rıza Topçuoğlu, Recep
Ergün, Nusret Saygıner, Hayrettin Özkan, Naci Alles, Hasan Serimdir. Sanık
Numan tarafından hazırlanan idare heyeti listesinden adları yazılı şahısların
bu listeden haberi yoktur.
Ali Rıza ile gizli maksatlar hakkında görüşme yaptım. Verdiği cevaplarda
cemiyetin gizli maksatlarından haberdar olduğu kanaatine vardım. Recebin ise
itimada şayan olduğunu Numandan işittim demektedir.
Şahit Kamil Varlık’ın Her derecedeki İfadesinden Alınan Hülasa:
Köylüyü Kalkındırma Derneğinin Kırklarelinde bir şubesinin açılacağını
Numan’dan işittim. Bu cemiyete aza olmamı Numan bana teklif etti. Böyle bir
cemiyete lüzum olmadığını söyledim. Bana Nazif, Feyzullah, Vefik Sözen ve Hasan
Özkan’da cemiyete gireceklerini bana söyledi. Bir müddet sonra Burgaz’da
toplantı yapmışlar, beni de Başkan vekilliğine tayin etmiş olduklarını haber
aldım. Haberim olmadan böyle bir vazifeye alınmış olmamı Numandan sordum. Sana
itimadımız var dediyse de kabul edemeyeceğimi söyledim ve cemiyetin bilahare
göstereceği faaliyetlere göre kabul edebilirim demiştim. Bir gün kahvede Ali
Abbas’a rastgeldim. Benim falıma baktı. Sana bir tehlike görünüyor dedi. Bir
başka gün yine kahvede otururken bu sözü tekrar etti, ve bir kağıda yazdığı
(Başkan vekili) kelimelerini gösterdi ve sonra anlatırım dedi. Aradan birkaç
gün geçtikten sonra Mehmet Özkan’la Abbas’ın evine gittim. Abbas elimde vesika
var dedi ve evine gidip geldi. Rus Büyükelçiliğine yazılmış bir mektup getirdi.
Bu mektubun altında Numan’la Nazif’in imzası vardı. Bir de mektuba bağlı liste gösterdi.
Ali Abbas: seninde ismin geçiyor, tehlikedesin dedi. Ben de cemiyeti Emniyet
Müdürüne ihbar edeceğimi ve mektubu bana vermesini söyledim. Kendisi de aynı
şeyi söyledi. Bilahare mektupla listeyi Abbas’la Emniyet Müdürüne verdik.
Cemiyetin kurulmasına önayak olanlar: Numan, Nazif, Feyzullah ve Hasandır.
Abbas ve Niyazi’nin bu cemiyete dahil olduklarını ve yine Zeynel, Mustafa ve
Şerafettin’in de dahil olduklarını tahmin ediyorum. Cemiyetin komünistlik
gayesine matuf olduğunu Ali Abbas ve Burgaz toplantısında öğrendim.
Lüleburgaz
Toplantısı :
8
Eylül 1952 tarihinde Lüleburgaz’a giderek Özdilek matbaasında toplandık. Orada
bulunanlar: Abbas, Feyzullah, Hasan Özkan, Nazif ve Numan’dır. Hasan Özkan sık
sık Numan’a hücum ediyor ve (sen dejenere bir tipsin, gevezesin, şapşal
ağızlısın. Ben komünist değilim, sosyalistim. Ben devletimi milletimi Rus
boyunduruğu altına sokmak istemem. Komünist olsam dahi milliyetçi komünist
olurum) diyordu.
Ben ve Abbas işin içinde itimatsızlık olduğunu sezdiğimiz için imza
altında yemin ile birbirimize bağlanmamızı istedik. Bundan sonra toplantıların
tarihlerini ben Emniyet Müdürlüğüne verdim. Daha evvel Ali Abbastan aldığım Rus
Büyükelçiliğine yazılmış mektup ve listeyi 2 Eylül 1952 gecesi Emniyet
Müdürlüğüne Abbas’la birlikte vermiştik. Bu keyfiyet benim zorumla olmuştur.
Çünkü Ali Abbas’ın ihbarında imzası olmadığına kaniim. Benim zorumla ihbar etti
ve mektubu bana göstermiş olduğundan ihbardan vazgeçemedi. Ali Abbas’la ikimiz
de müştereken yaptığımız ihbardan sonra gizli cemiyet mensuplarını ikaz
ettiğini Lüleburgaz toplantısında geçen münakaşalardan anladım, demekte ve
mahkemede alınan ifadesinde Ali Abbas’ın ihbarında samimi olup olmadığı
sorulunca, benim bu hususta bir kanaatim yoktur. Yalnız Emniyet Müdürü Ali
Abbas’ın iyi bir kumaş olmadığını söyledi. Mazisi olmadığını müdürün bu
sözlerinden anladım. Mazisi olmadığına dair söylediğim söz hakkında kat’i bir
şey diyemem ve yine Burgaz toplantısının iç yüzü hakkında Ali Abbas’ın arkadaşlarını
ikaz ettiğine dair kanaatim yoktur. Ancak Emniyet Müdürü şüphelenmiş idi. Bende
o sebeple Abbastan şüphelendim, demiştir.
Köylüyü Kalkındırma Cemiyetini ifade edenler: Niyazi, Şerafettin, Zeynel
ve Mustafa İlhan olduğunu söylemiş olduğundan bunu nereden anladığı şahit
Kamil’den sorulmuş, cevaben: Bunların cemiyetin kurucuları olduğunu Ali Abbas
bana söylemişti. Abbas’ta Kırklar palas toplantısında Numan’dan duyduğunu
söylemiştir, demektedir. Bu cemiyetin maske cemiyet olduğu hakkındaki bilgisi
sorulmuş, cevaben:
Numan, Abbas, Hasan Özkan, Feyzullah, Kamil ve Nazif bu maske cemiyete
dahildir ve bunlar cemiyetin maksat ve gayesinin kötü olduğunu bilirler.
Diğerlerinin gizli cemiyetten ve maksatlarından haberleri olduğunu bilmem, demiştir.
Mektup ve listenin sefarethaneye gönderilmesinin sebebi sorulunca
cevaben: Bu mektup bidayette Sefarethaneye itimat telkin eder şekilde yazılmak
işi de Abbas’a verilmiştir. Burgaz toplantısında Nazif Abbas’tan, yazdınız mı
diye sordu. Abbas yazdım dedi. Nazif, ötekisi nerede diye sorunca, Abbas: sizin
isteğiniz üzerine imha ettim cevabını verdi. Bundan sonra ben aralarına
girmediğim için mektubun gönderildiğini bilemem demiştir.
Kamil Varlık’ın Maznunlar Hakkındaki Kanaatı:
Şahitten maznunlar hakkındaki kanaati sorulmuş, alınan cevapta:
Ali Rıza, Mustafa Yörükoğlu, Recep Ergün, Hasan Çetin, Mehmet
Akıncıoğlu, Hasan Çetin, Raif Üstün, Naci
Alles, Hayrettin Özkan, Safinaz Yılmaz’ın suçlu olduklarına kani değilim.
Bunlar cemiyetin dış görünüşüne kapılmış olabilirler. Bu görünüşe kapılanlardan
ikisi de Cevat Özgürdamar ve Nusret Saygıner’dir. Zeynel İlhan, Mustafa İlhan,
Şerafettin ve Niyazi Akıncıoğlu hakkında hiçbir bilgim yoktur. Yalnız bunlar
hakkındaki bilgim Numan’ın ve Abbas’a ve Abbas’ın bana söylediği sözlerdir.
Hamdi İlker hakkında müspet menfi bir şey bilmiyorum ve cemiyetin
içyüzünü bildiğini de zannetmiyorum. Cemiyete dış görünüşü ile girmiş olabilir,
demektedir.
Maznunlardan ayrı olarak şahit Kamil Varlık maznun Numan Beyazıt
hakkındaki bilgilerini ifade ederken:
Bir gün İsmet İnönü 1952 senesi yaz aylarında Kırklareline gelmiş idi.
Birisi İsmet İnönü’nün büyütülmüş iki adet fotoğrafını götürüyordu. Numan bana
(Bak bu cemiyette sıtkı sadakatla çalışır isen bir gün bizimde etrafımızda bir
sürü dalkavuk olacaktır) demiş idi diye edai
şahadet etmiştir.
Şahit Cemile:
Kırklar
Palas otelinde Numan’la konuşurken Numan bana (Beynelminel bir adam olacağım)
dedi. Bende: (yoksa komünist misin) diye sordum. Numan bana sadece gülerek
mukabele etti ve Amerika’ya gideceğini söyledi. Bende orası uzak deyince
Rusya’ya gideceğini söyledi. Nasıl gideceğini sordum. Gümrükten geçtikten sonra
kolay dedi. Laf arasında Bizim Sesimiz mecmuası bana geliyor, sebep nedir
dedim. Cevaben Feyzullah bizim fikir arkadaşımız, onun için gönderilmiştir
dedikten sonra fikir arkadaşı olarak, Maarif Müdürü Orhan Hançerlioğlu, Abbas
Bartan, Feyzullah Aktan, Başöğretmen Rıza, avukat Abdurrahman (ALTUĞ) ve Nazif
Karaçam olduğunu bildirdi.
1952 Yılında Nazif vasıtasıyla Milli Emniyetle temasa geçtim. Numan
Beyazıt’ın kurduğu cemiyet hakkında ajanlık vazifesi aldım. Numaram 999 dur,
demiştir.
Diğer bir kısım şahitler ademi malumat beyan etmiş bir kısmı
işittiklerini afaki olarak ifade etmiş bir kısmı da vazife icabı olarak muttali
oldukları hadiseleri bildirmişlerdir.
R
A P O
R L A
R
Bu
konuya dair Emniyet ajanı olan şahit Nazif Karaçam tarafından 6 rapor
verilmiştir. Bunlardan
1
– 3/11/1952 Tarihli Raporda:
2
Kasım 1952 Pazar günü Köylerimizi Kalkındırma derneğinin toplantısı yapıldı.
Bir gün evvel Numan Babaeskiye geldi. Bazı arkadaşlarla temasa geçti. Taksi ile
Burgaz’a gitti. Orada müteşebbis heyetten Feyzullahla iki saat görüştü. Bizim
Sesimiz mecmuası hakkında görüşüldü. Feyzullah Aktan 2 Kasımda kongresinde
alınacak bütün kararları kendisi ve Hasan Özkan’ın tasvip
edeceğini söyledi ve kendilerine terekküp edecek vazifeyi kabul edeceklerini
bildirdiler.
Numan’la Babaeskiye, oradan Kırklareline geldik. Bazı öğretmenlerle
Numan temasa geçti. Derneğin tüzükleri dağıtıldı. Kırklar palas otelinin 4
numaralı odasında toplanıldı. Orada cemiyette vazife almayı kabul eden Recep’le
konuşuldu. Numan’ın söylediğine göre komünist olan Recep toplantının yapılması
için bir hayli rol oynadıktan sonra ilişik olarak verdiği çalışma tarzını
gösterir gündemi de orada hazırlandığı bildirildikten sonra Hoşgör lokantasında
Mustafa İlhan’la konuşurken askere gideceğinden bahsederek cemiyete fahri aza
olacağını ve Mustafa ile Zeynel bundan sonra Niyazi Akıncıoğlu’nun evinde bir
toplantı yapmışlarsa da ne konuştuklarını bilmediğini raporda beyan etmiştir.
Şahit Nazif’in verdiği raporda bahsi geçen avukat Niyazi Akıncıoğlunun
evindeki toplantı hakkında hiçbir delil olmayıp bu cihet şahit Nazif’in ifade
ve iddiasından ileri geçmemektedir.
2
– 9/12/1952 Tarihli Nazif’in Raporu:
29/11/1952 de Ali Rıza ile Kırklarelinde
buluştuk. Müşterek bir toplantı yapılmasını istiyordu. 1/12/1952 de Ali Rıza
Topçu, Zeynel İlhan, Mithat ve Muzaffer Şengün ile buluştuk. Rıza ve
arkadaşları Lüleburgaza, Zeynel İstanbul’a gidiyordu. Rızadan sordum, Burgaz’a
gideceğini, orada bir gece kalacağını söyledi.
2/12/1952 de Ali Rıza ile Kırklarelinde buluştuk. Köylü Kalkındırma
derneğinin kurulması hususundan bahsetti. Yine bir gün Rıza ve Recep’le Zafer
kıraathanesinde dernek üzerinde konuştuk. Numan’ın teklifi üzerine prensip
sahibi arkadaşların alınmasına ve İstanbul’a gidilmesine dair görüşüldü. Bundan
sonra Numan’la görüşürken Numan: Bu memlekette iş olmadığını ve istikbal temin
edilemeyeceğini ve bu memlekete ihanetin meşru olduğunu söyledi.
3
– 14/12/1952 Zeynelle temasa geçtim. Yayla gazetesini çıkarılacağını öğrendim.
Zeynel İstanbul’dan makine tedarik edeceğini söyledi ve Bizim Sesimiz dergisi
bir dava dergisi olamaz. Yayla gazetesi ihtiyacı karşılayacak evsaftadır.
Memlekette asayiş yok ileri fikirliler fena bir şekilde damgalanıyor. Köy
Enstitülerinden çok şey bekliyoruz dedi.
4
–Tarihsiz 25/1 Numarada kayıtlı Nazif’in Raporu:
Milli Eğitim Müdürü İlhan Görkey Numana şöyle demiş: Sana hayatınla
ilgili bir sır ifşa edeceğim. Kimseye söylemeyeceğine bana namusun üzerine söz
ver. Zaman çok nazik, öküz altında şimdi buzağı arıyorlar. Dikkat et istikbalin
mahvolur. Sen Köylüyü kalkındırma derneğini feshet. Arkadaşlarını istifa ettir.
Bunları kimseye söyleme. Bundan sonra Numan beni gördü. Hayatımız tehlikededir
dedi. Müdürün kendisine söylediği yukarıdaki sözlerdi bana söyledi.
5
– 2/1/1953 Tarihli Nazif’in Raporu:
26-27/12/1952 de Maarif Müdürünün oğlu Hakanla görüştüm. Daima ordu
aleyhinde, adalet müessesesinin iyi işlemediği konusu üzerinde ve içtimai
müesseselerin iyi işlemediğini konuşarak askerlerimizin Kore’de hiçbir yararlık
göstermediğini, Rus ve Çin ordularının çok kuvvetli olduğunu, bizim orduda
disiplin kalmadığını, orduda tam bir anarşi olduğunu, komünizmin Köy
Enstitülerinde değil Lise ve fakültelerde olduğunu söyledi. Bir gün Niyazi
Akıncıoğlu ile görüştüm. Kalkındırma derneğinden çok şeyler beklediğini
söyledi. Ve yine Bizim Sesimiz mecmuası bizi esaslı bir şekilde müdafaa edemez
demekte idi. Nazım Hikmet’i çok sevdiğini söyledi ve bu zamanda prensip ve gaye
adamı olmak icabettiğini Numan’ın kaypak olmakta beraber yetiştiğini söyledi.
6-
Nazif’in Tarihsiz Diğer Bir Raporu:
Bu
raporda bir gece otelde kalan Numan’la Cemile’nin bir arada iyi ve kötü
insanların listesini hazırlamış olduğunu Numan’dan işittiğini ancak Cemile ile
konuşulanları anlamak mümkün olmadığını beyan etmektedir.
Abbas
Bartan ve Kamil Varlık’ın İhbar Mektupları:
Hazırlık A
dosyası içinde bulunan 2/9/1952 tarih ve (1001) rumuzunu ihtiva eden Ali Abbas
Bartan imzalı mektup ve yine aynı tarih ve (1002) rumuzunu ihtiva eden Kamil
Varlık imzalı mektupların her ikisinin Kırklareli’nde Numan Beyazıt tarafından
bir şubesi açılmış bulunan Köylüyü Kalkındırma derneğinin bir maske cemiyet
olup asıl maksat ve gayesinin komünizmi yaymak olduğu ve bu cemiyetin maksat ve
niyetlerinin kötü olduğu Emniyet Müdürlüğüne yazılmış mektuplarla ihbar
edilmiştir. Bundan başka Kamil Varlık tarafından verilen yine hazırlık A
dosyasındaki 4/9/1952, 5/9/1952, 5/10/1952 ve Ali Abbas tarafından verilen
5/9/1952 tarihli raporlarla ve toplantıda alınan kararlar hakkında bilgi
verilmektedir.
.....”
İşte böyle
“büyük Atatürkçü” Nazif Karaçam’ın “yurtseverliği”...
Başbakan
Menderes’in isteği üzerine Köy Enstitülüler arasında komünistlikten mahkum
olmuş kişiler Kırklareli’nde kurgulanan bu oyun ve bu dava ile yaratılmıştı. 1-
Numan Beyazıt, 2- Hasan Özkan, 3- Hamdi İlker, 4- Feyzullah Aktan, 5- Ali Abbas Bartan, 6- Recep Ergün, 7- Mustafa Yörükoğlu, 8- Ali Rıza Topçu, 9- Niyazi Akıncıoğlu, 10- Şerafettin Akıncıoğlu, 11- Zeynel İlhan, 12- Mustafa İlhan’ın tutuklu, 1- Safinaz
Yılmaz, 2- Cevat Özgürdamar, 3- Raif Üstün, 4- Naci Alles, 5- Nusret Saygıner, 6- Hayrettin Özkan, 7- Hasan Serim, 8- Mehmet Akıncıoğlu, 9- Hasan Çetin, 10- Ahmet Yavaşlar’ın tutuklama istemlerinin
reddi ile tutuksuz olarak yargılandılar.
Dava
sonunda Kırklareli Ağırceza Mahkemesi beş kişiye ceza verdi. Onlarca kişinin
yaşamı değişti.
Ve Köy
Enstitüleri kapatıldı.
Hüseyin Kenan GÖREN
Yararlanılan Kaynaklar:
1 – Mehmet Başaran – Özgürleşme Eylemi: Köy
Enstitüleri. Çağdaş Yayınları – Nisan 1990
2 – Nadir Nadi, 15 Temmuz 1947 Cumhuriyet Gazetesi
3
– Necdet Sakaoğlu – Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi, Cep Üniversitesi. İletişim
Yayınları – Nisan 1992 s.112
4 – Bekir Semerci – Türkiye’de İleri Atılımlar ve
Köy Enstitüleri. Özgür Yayın Dağıtım – 1989 s. 279
5 – Hasan Ali Yücel – Köy Enstitüleri ve Köy
Eğitimi ile İlgili Yazıları ve Konuşmaları. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim
Vakfı Yayınları – Ankara 1997 s. 273
6 – Uğur Mumcu – 40’ların Cadı Kazanı. um:ag Vakfı
Yayınları – Mayıs 1990 s. 114
7 – Mehmet Başaran – Yasaklı... Acının ve Sevginin
Yurttaşı. Cumhuriyet Kitapları – Temmuz 2003
8 – Age. s. 105
9 – Age. s. 106
10 – Ana
Britannica c. 10. s. 358
3 yorum:
Affordable T-Shirt with Merkur Long-Range Microfiber Dut
Buy affordable T-Shirt with Merkur Long-Range Microfiber Dut titanium car Long-Range Microfiber Dut titanium white dominus Safety Razor Long-Range Dut titanium jewelry piercing Long-Range nano titanium by babyliss pro Microfiber Dut Long-Range titanium bars Microfiber Dut
vq108 guess srbija torbe,puma future,hugo boss donna,cotopaxi allpa canada,buty diesel skórzane,blundstone boots,cotopaxi backpack,jack wolfskin skor,cotopaxi ropa montaña ta497
iv694 xn--rabtrkiye-t9a,alessandro zavetti jeans,nike sb azul,stone island dubai,castaneraustralia,zapatillas lakai argentina,geographical norway winter jacket,stone island camisa,rei co-op japan ir461
Yorum Gönder